KİTAP İNCELEMESİ #24: BEN BİR KEDİYİM - NATSUME SOSEKI


Yazdığım her şeyin gelişigüzel, rastgele laflar olduğunu sanan okuyucularım da olabilir. Ancak ben katiyen öyle kaba ve sorumsuz bir kedi değilim. Söylediğim her sözün ve yazdığım her sözcüğün arkasında elbette ki tüm kainatın felsefesi yatıyor. Bu sözcükler kendi içinde tutarlı bir şekilde bir araya gelip cümleleri ve sonra bu kitabın kendisini oluşturuyor. Tıpkı evrenin yapısı gibi. Başından beri sıkıcı ve monoton bir konuşma diye düşünerek buraya kadar okuyan siz okuyucularım bir anda fikir değiştirip bunun aslında hiç de basit olmayan son derece derin bir öğretici metin olduğunu anlayacaksınız. O yüzden bu kitabı okurken tembel tembel uzanmak veya ayaklarınızı uzatmak gibi saygısız hareketlere girmeyin, dik oturup düzgün okuyun. Bir de kitabı okurken atlaya atlaya okumayın. Teker teker ve dikkatlice okuyun.

BİR KEDİNİN GÖZÜNDEN MEİJİ DÖNEMİ JAPON TOPLUMU

Ben Bir Kediyim, Japon edebiyatından ve Natsume Soseki'den okuduğum ilk roman. Kitabı okumadan önce yaptığım kısa araştırma sonucunda yazarın Modern Japon romancılığının öncülerinden olduğunu ve bir çok yazara da ilham verdiğini öğrendim. Okurken bütün bir akışı adı bile olmayan bir kedinin gözünden takip edeceğiniz roman, modern Japon toplumunun temelinin atıldığı, Meiji döneminde geçiyor. Bu döneme kadar dışa kapalı olan Japon toplumu, yapılan reformlar neticesinde son derece radikal değişimler yaşamış. Bir çok öğrenci Batı üniversitelerinde eğitim alıp geri gelmiş ve topluma bu anlamda rehberlik etmiş ki yazarımız da bu öğrencilerden bir tanesi. Soseki, bizzat yaşadığı bir döneme ait izlenimlerini, baş role koyduğu bir kedi aracılığıyla keyifli denebilecek bir üslup ve akışla okuyucuya aktarıyor.

Ben bir kediyim, adım henüz yok. Nerede doğduğumu hatırlamıyorum. Hatırladığım tek şey kuytu bir köşede miyavlayarak ağladığım. İnsan denilen şeyi ilk orada gördüm.

Romanın giriş cümlesinde belirtildiği üzere kedimizin bir adı yok. Ancak bu onun önemsiz ve unutulacak bir karakter olduğu anlamına gelmiyor. Meraklı yapısı ve çok bilmiş yorumlarıyla kimi zaman güldüren kimi zaman düşündüren bu kedi kısa sürede okuyucunun sempatisini kazanıyor. Dikkat çekmemesi sayesinde her yere rahatlıkla giden kedimiz, tüm karakterleri ve olay akışını okuyucuyu yormadan yalın bir biçimde ortaya döküyor ki bu sayede dönemin Japon toplumu ve romanın karakterleri hakkında ayrıntılı bilgi ediniyoruz.

Dünya genelinde her zaman böyle olmamış mıdır zaten: İnsanlar ne kadar yetersiz, zayıf ve beceriden yoksun olursa, kendilerini o kadar değerli görmeye başlar ve zorla el koymaya çalıştıkları şeyler o kadar büyük olur. Kişi ne kadar beceriksizse yüksek rütbelere ulaşmada o kadar gözü olur.

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanını okuduysanız üslup ve sembolik karakterlerle beraber bir dönemin analizinin yapılması bakımından benzerlikler görebilirsiniz. Soseki, romanda yer alan her bir karakteri toplumun belirli bir kesimini temsil edecek şekilde konumlandırmış ve diyaloglar da bu bakış açısıyla gelişiyor. Modern Japonya'nın temellerinin atıldığı Meiji döneminde geçen romanda daha çok eski ve yeni çatışmasının işlendiğini söylemek mümkün. O döneme kadar dünyaya kapalı ve geleneksel bir yaşam süren Japon toplumu, aniden gelen reformlar neticesinde hızlı ve büyük bir başkalaşım geçirmiş ki bunun da toplum üzerinde farklı yansımaları olmuş. Yazar bu farklı yansımaları okuyucuya aktarmak adına her bir kesim için renkli ve sembolik karakterler yaratmış. Kimi karakterler tamamen Batı taklitçisi kesimi temsil ederken, kimi karakterler de eskiyi ve geleneği savunmakta. Japon kültüründe alt sınıf olarak görülen insanların bu reformlar sayesinde zenginleşerek toplumda önemli konumlara gelmeleri de yine ele alınan ve iyi analiz edilmiş noktalardan birisi.

Çevremdeki insanları böyle ardı ardına düşününce fark ettim de hepsi aşağı yukarı aynı derecede aklını oynatmış. Bunu görünce kendime olan güvenim biraz arttı. Belki de toplumdaki herkes delidir. Toplum olarak koca bir tımarhanede tıkılı kalmış olabiliriz. Bu koca tımarhanede birbirimize sataşıyor, kavga ediyor, birbirimizi ezip hakaretler ediyoruz. Bu tımarhane , tıpkı insan vücudundaki hücreler gibi bazen birleşiyor bazen ayrılıyor bazen de birbirinin üstüne biniyor. Topluca delirdiğimiz bu ortamda akıl mantık sahibi biri çıkarsa diğerlerine üstünlük kurmak yerine tam aksine herkese mani olur. Eğer ki herkes tımarhanede yaşıyorsa, bir bakıma herkese normal denilebilir. Diğer yandan bu tımarhaneye dışarıdan gelen biri, herkesin gözünde delinin ta kendisidir.


JAPON EDEBİYATINI VE TARİHİNİ MERAK EDİYOR MUSUNUZ?

Benim gibi Japon edebiyatına ve tarihine tamamen yabancı olan okuyucular için inişli çıkışlı denebilecek bir okuma serüveni olabilir. Buna rağmen farklı bir başlangıç yapmak istiyorsanız veya Japon kültürüne ve tarihine merakınız varsa bu romanı keyifle okuyacağınızı düşünüyorum. Akıcı ve çoğunlukla eğlenceli olmasının yanında içi dolu ve güzel mesajlar içeren diyaloglar sayesinde kolay bir okuma sağlıyor. Yalnızca belirli yerlerde analizlerin ve yorumların fazla uzatıldığını düşünmedim değil. Bu tarz bölümler okuma hızını biraz düşürüyor. Romana başlamadan önce Meiji dönemi ve yazar hakkında kısa da olsa bilgi almanız romanın içerisine daha hızlı girmenizi sağlayacak ve alacağınız keyfi de arttıracaktır.

İnsanların dünyasında geçerli olan sevgi kurallarının birinci maddesi şu şekilde: " Bir şeyi yalnızca çıkar sağladığın sürece sevmelisin." Görünüşe göre insanların neredeyse hepsi hayatını bu ilke üzerine kurmuş.

Çoğumuzun karantina şartlarında yaşadığı ve bol vaktimizin olduğu şu dönemde farklı bir şeyler denemek ve yeni açılımlar yapmak adına size bu romanı okumanızı tavsiye ederim. Giriş kısmında yaptığım alıntıda yazarın dile getirdiği gibi her bir cümlesi ayrı ayrı düşünülmüş, kesinlikle sayfaları doldurmak için yazılmamış bilgelik taşıyan bir eser. Yalnızca Japon toplumuna dair değil, insana dair pek çok şey bulacağınız ve sorgulamalar yapabileceğiniz bir kitap ki buna her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Okuduktan sonra da yorumlarınızı bekliyor olacağım...




KİTAP İNCELEMESİ #24: BEN BİR KEDİYİM - NATSUME SOSEKI KİTAP İNCELEMESİ #24: BEN BİR KEDİYİM - NATSUME SOSEKI Reviewed by Ne Okudum Ne İzledim on Nisan 19, 2020 Rating: 5

12 yorum

  1. Japonya’yı merak etmiyor değilim. Sade bir anlatım olduktan sonra da merakla okurum 👍

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Daha çok belirli dönemdeki toplum yapısını ve insanı merkezine alıyor kitap. Değişik bir şeyler okumak, yeni bir yazım kültürü ve yazar tanımak adına iyi bir kitap. :)

      Sil
  2. Yazının başındaki alıntı oldukça ilgi çekici ve etkili. Bir kedinin gözünden Japon toplum yapısının romanlaştırılması bayağı da fantastik bir şey, merak ettiriyor. Okurum diye aldığım birkaç kitap ve yüzlerce sayfadan sıra gelir mi bilemiyorum. Bu konuda oldukça ağırdan alıyorum. Elimde bir şey kalmadığında aklıma gelir ve isteğim olursa kitapla ilgili görüşlerimi bildirmek için bu yazıyı tekrar ziyaret edeceğim. Bu arada; hoşgeldiniz!

    YanıtlaSil
  3. Yazının başındaki alıntı kitabın sonlarına doğru olan bir bölümden. Kitabı okuyan bazı insanlar diyalogların çoğunun anlamsız olduğunu düşünmüş ve bu bölüme geldiklerinde ise geriye dönüp hakkını vererek tekrar okuma ihtiyacı hissetmişler. Okumak isteyenler bunun farkında olarak başlasınlar diyerek iliştirmek istedim. Ben de aynı durumdayım açıkçası, çok fazla biriktirdiğim kitabım var, hepsi de okumak istediğim, bilerek aldığım ve edindiğim kitaplar. Farklı bir şeyler okumak istediğinde aklında bulunsun, sevebilirsin. Hoş buldum, teşekkürler yorumun için. :)

    YanıtlaSil
  4. Japon edebiyatını bana Haruki Murakami sevdirdi. Değişik konularda yazan yazarlar var. Benim için farklı bir deneyim oldu genelde alıştığımız yazarların kitaplarını seçiyoruz ama son yıllarda farklı yazarlar da tanımaya çalışıyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben Murakami henüz okumadım. Son dönemlerde hayli popüler. Dediğiniz gibi alıştığımız veya popüler yazarları tercih ediyoruz genelde. Soseki hakkında araştırma yaparken denk geldiğim bir alıntıyı paylaşabilirim. Murakami Soseki hakkında şöyle demiş;
      "Natsume Soseki, Japonya’nın en büyük modern romancısıdır. […] Yüz yıldan fazla bir zaman önce yazılmış olan bu romanı(Madenci), sanki bugün yazılmış gibi okuyabildiğimi bilmek ve bundan derinlemesine etkilenmek beni inanılmaz mutlu ediyor.” İmkan bulduğunuzda Soseki okumanızı da öneririm. Ben diğer kitaplarını da edinmeyi düşünüyorum en kısa zamanda. Teşekkürler.:)

      Sil
  5. Merhaba, Ben kitabın çevirmeni Samet Atik. İncelemeniz ve yorumlarınız için teşekkürler. Gerçekten başarılı. Mesela Saatleri Ayarlama Enstitüsü'ne benzerliğini fark etmemiştim şahsen. Onun dışında Japon edebiyatına ülke olarak uzak sayıldığımız için sadece bu kitaba bakarak karar verilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Gerek yakın dönem gerek günümüz yazarları arasında hatırı sayılır önemli yazarlar mevcut. Bir de genel olarak Japon romanlarının hikaye anlatımı, batılı tarzdan farklı olarak yarıda kalmış hissi verebiliyor.
    İyi okumalar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba,
      Kitabın içine girip karakterleri tanıdığımda bana ilk anımsattığı kitap Saatleri Ayarlama Enstitüsü olmuştu ki o da dikkatli okuma ve araştırma gerektiren, güldüren ve düşündüren içi dolu bir roman. Haklısınız, son zamanlarda ülkemizde de okuyucu kitlesi artan başarılı Japon yazarlar var. Bahsettiğiniz yarıda kalmışlık hissini ben seviyorum aslında, okuyana da bir şeyler bırakıyor. Yorumunuz için teşekkürler.

      Sil
    2. merhaba sayın Atik, kitabın diğer bir çevirisi daha var. O da orijinal dilinden mi yapılmıştır? Selamlar

      Sil
  6. bu kitabın özetini nerden bulabilirim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba,
      Belki farklı mecralarda bulabilirsiniz.
      Ancak özetiyle anlaşılabilecek bir kitap değil, okuyup kendi çıkarımlarınızı yapmanız daha doğru olacaktır diye düşünüyorum. Tercih sizin. :)

      Sil
    2. Özeti bu linkten bulabilirsiniz:
      https://www.otuken.com.tr/u/otuken/docs/b/e/ben-bir-kediyim-1545295240.pdf

      Sil